Ressam / Painter
Evrenin ve dünyanın kültürel mirası içinde keşfedilmeyi bekleyen madde ve madde ötesinin muhteşem varlıkları,çok yakınımızda bizi bekleyen bir hazine gibidir.Görünür olmayan bu dünyalardan yansıyan bazı olumlar gelip yerini bulduğunda; görsel,sözel ve işitsel imge aracılığıyla karşımızda somutlaşır.İnsan ruhu ve tininin asıl mimarisi,doğaüstü güçlerin çeşitli sayıdaki üyeleri tarafından temsil edilirler.Sistem; dokuz basamaklı pramidal yapıda yer alan spiritüel varlıkların bilinci, uykuda olan insana dokunduğunda, dört yönlü bir kimlik oluşturarak yüce bilgileri aktarmaya başlar.Bu bilgiler; evren doğum temalarını,yaşamın asıl nedenini,sırları içerir.Ama hiç biri tam olarak verilmez,ancak sırası geldiğinde bilinçlere parça parca aktarılır.Aslında yapılan; doğa üstü aşkın spiritüel varlıkların, insanlık ve evren arasında gercekleşecek olan ortak bir evrimi hazırlamaktır.Dünya ve insan, evrende bir dizi ritmik bedenleşme,ruhlaşma sürecinde oluşmuş gidip gelmeler, yükselip alçalmalardan oluşmuştur.Böylece insan zihni ile evren arasında ortak noktalar,benzeş yapılar kurulurken, insan varlığı, yaradılış süreçlerinin yüksek bir diaynını temsil eder. Melekler ve gözle algılayamadığımız bazı varlıklar evrenle insan bilinçi arasındaki bağ kurmakla görevlidirler.Ve bazı sanatçılar da gökyüzündeki bilgileri, aşağıya yer tabakasına indirmekle sorumludurlar,Gülçin Anıl gibi.
Görsel imgenin uygulayıcılarından Gülçin Anıl estetik komposizyonlarını kurarken, sanatıçıya sonsuzun bilgileri önderlik etmektedir.Bu uçsuz buçaksız bilgi deryasından çektiği bilgiler tuval yüzeyinde somutlaşırken, Gülçin Anıl, esiri maddeden biçimlediği suretlerle bizi tanıştırır.Sanatçının duyusal metabolik güçlerini yöneten esiri bedeni,kendinin farkında olma düzeyi ya da istek ve irade katman astral bedeni ve bireyliliğin merkezi olan insanın yegane kişisel hatıra formu merkezi; kısaca ego-bedenin üçlü birliği,sanatçının komposizyonlarında makro-kozmozun yüce döngüsünden hermetik izler taşır.Gülçin Anıl algısında dış dünya gerceklerine yön veren görünüşün altındaki iç gercekler sanatçının ısrarla kendi ışığını düşürdüğü tuvallerdir.Arketipal ideaların harekete geçtiği bu resim serilerinde karşımıza tanrıçalar soyundan figürler,ermişler,inisiyasyonlarını tamamlamış yüce varlıklar,bektaşiler,dervişler,rumi ve ona eş düzeyde varlıklar karşılar bizi.Bu imgesel doku sanatçının yukarda sayılan üçlü bedeni sayesinde göksel bilgileri de içinde barındırır.Göksel bilgilerin tuvalde sanatçının estetik bilgisi haline girmesi ise ilginç bir serüvendir.Bir tür soyutlama diyebileceğimiz tarzda çalışan sanatçının( soyut değil) komposizyonlarında gizemli figürlerin gölgemsi varoluşları kadim dünyanın kapılarına işaret eder.Ölümsüz varlıklar skalasında bununan doğa üstü metafizik bedenleri tuvaline davet eden sanatçı, yaşamlarımızın başka kaynaklardan fışkırdığını,desteklendiğini ve bireysel irademizi belli bir yere kadar kullabildiğimizi estetik dille kayıtlamaktadır.Bu tarz bir anlayış kadercilik değil, ancak yaşamlarımızın planlanmış kısmı dışında ezoterik güçlerin de hep devrede olduğu bilgisini vermektedir.Yanı sıra bireyin ancak belli bölümlerini dönüştürebileceği bir yaşamın içinde olduğunu da göstergeler.Gülçin Anıl yaratıcı imgelemi bize şöyle bir mesaj vermektedir: Fiziksel varlığımızı,görünüşümüzü,ruhumuzu ortaya çıkaran neyse o gizemli kütleye biraz yaklaşarak ‘Öteki Beden ve Ruhumuz’a ulaşabilmek ve yaşam süresince formdan forma zamandan zaman gecen hayatımızı anımsayarak geri çağırmak. Yanı bir anlamda yüce alemin pramidal matematik kurgu ve yapısını kavrayabilmek.Sanatçı bu estetik yöntemle; kişisel duygularımızın kozmik boyutunu,yeniden diriliş bedeni olarak adlandırılan örtülü iç görünüşümüze dayalı fırça ataklarında bulunurken bir yandan da üstüste binmiş pek çok yüz ve beden tuvalde kat kat açılmakta ve oradan saf kristal bedenlere doğru dönüş yapmaktadır.Böylece sanatçının tuvallerindeki kurguda beliren diğer amaç; birey ve evren arasındaki denge boyutunu açığa çıkarmaktır.Birer mesaj taşıyıcı olarak algılanan her bir tuval,dünya kirliliğinden kargaşasından pay alanlara yeni bir yol göstermekte majik bir güç gibi simetrik/ asimetrik ifadenin kullanıldığı yeni bir cephe açmaktadır. Sanatçının Sufi’lere estetiğinde bu denli yer vermesi, simgesel ve simyasal olarak her birimizin taşıdığı gizli bedenleri birbirinden ayırmak,onları ortaya çıkarmak,birbiri ile bağlantılamak ve depolarımızda bulunan hazineyi açığa çıkakarak kişiliğin kristalleşmesini sağlama hedeflidir.Bilinç dışıyla diyaloğ kurmaya çalışan sanatçının kullandığı balmumu kırmızısı,saman sarısı, parlaklığını kaybetmiş altınımsı ton,varoluşun renkleri olarak tuvalde volumler,planlar yaratırlar.Ezoterik bedenler bu renklerin arasında kadim çağların ölümsüz ruhlarına Gülçin Anıl aracılığıyla çağrıda bulunurlar.
Resimlerde algılanan aktif imgelemin doğurduğu suptil figürler,sanatçının kendi kişisel deneylerinden kaynaklanırken, master plana bağlanan; mana,bilge adam,dans,kadın,tanrıça,evliyalar,yatırlar,sufiler ve ben süreçleriyle tuvallerde buluşmuşlardır Zaten var olan gizil güçlere kendi deneyimlerini katarak estetiğini kuran sanatçı resim dilinde, ezoterik bilgileri komposiyona içgüdüsel-sezgisel empati yoluyla sindirir.Sanatçının kullanığı aktif imgelem yöntemindeki araçlar; saf duyusal verileri simgelere dönüştürerek mistik arketipal kültü çağırmak,duyu ötesi alemi yoklayarak sembolleri seçmek,yaratıcı eylemde yüceyi içeren en uç noktayı estetik imgeye dönüştürüp dünyasl gerçek haline getirmektir.Üçüncü ayraçta ise sanatçı kendi iradesiyle yine kendisinden/ kendi nefsinden/ bütün arketiplerin farklılaştığı bir ortamda, orjinal imge olarak ona ulaşanı, tuvalde somutlaştırmak amacındadır.Sonra da tüm bu bilgi ve formlar elle tutulur bir görünürlüğe ve dengeye kavuşup sanatçının ritimsel komposizyonunda yerlerini alırlar.Bu açıdan aktif imgelem tuvalde, saklı varlığı hem gösterir,hem de yaratmış olur.Ne var ki bu eylem yaratıcı birisi tarafından yapıldığından kapalı olan perdeler açılır ve tuvalde kadim bilgeliğin ve ruhsal süreçlerin suretleri gözle görünür hale gelir.Evrenin döngüsel yapısına dahil olan danscılar birer sufi gibi döner,İsis’in peçesi açılır,Afrodid dünyaya aşkın kara ve beyaz yüzünü gösterir,Athena gücünün doruğundaki kadını işaretler,Beyaz Tanrıca’nın Çocuklar’ı görünür kılınacak bir alan bularak yüzeyde zuhur ederler.Böylece tüm çağları kuşatan sembollerle dile gelen kadim tipoloji yaşayan birer figür haline gelmiş, tuvalde karşımızda durmakta, bizimle iletişim kurmaktadır .Evrendeki harmonik oluşum sanatçının fırcasıyla tuvallerinin ritmine yansımakta,karşıtlıklar estetik görsel dil aracılığıyla yeni bir birliğe/ unio sympathetica’ya / ulaşmaktadır.
Gülçin Anıl estetiği bir yandan kendi öznesine ait bireysel diğer yandan ara dünya düzeyinde varolan harmoniğin , arketip sich ya da iksel biçimler ve bedenlerin olgusunu birleştirmiştir. Hem kültürden kültüre, zamandan zamana değişen semboller hem de sanatçının kendi özgün ruh,bilinç süreçleri komposizyonu kurmada hepbirlikte rol almışlardır.Sanatçının özellikle 2000’li yılllarda başlayan tematik bu değişimi; sanatçının yönelişleri kalp ve akıl düzeyinde özgürleşmeye doğru attığı adımı daha da pekiştirir.Sanatçı görünür ile saklı arasındaki bağı ortaya çıkarmaya adamıştır kendini.Tuvallerinde saklı ve görünürün uyumu belli harmonik aralıklarla ve planlarla verilir.Hem algılayan hem de yaratan sanatçı için yüzeyde yeni bir varlık kültü yaratmak tarihsel genetik bağları deşifre etmektir.Cevherin özünden ona akan bilgi estetik bilgi kılığına girerek kişisel bir üslup doğurmuştur.Sanatçının tipolojisinde, kollektif derin düşüncenin arketipleri bedenlenerek suretler haline gelmiş ve galaktik eşikte beklemektedirler. Yine sanatçı; yaptığı çalışmalarla ,kendi öznesinin sonsuz arketipinin tohumunu atarak hayat boyunca bu tohumun yeniden yeniden filiz vereceğinin bilincindedir.Sanat yapıtları genetik taşıyıcıdır.Toplumların,bireylerin ve yüce varlıkların genlerinin tohumlarını yaşadığı arketipal yapı Gülçin Anıl estetiğinin ana merkez döngüsünü oluşturmaktadır.
Varoluşun ilk örnekleri görünürde guasi-psychic yapıyla bağdaştığında yaratıcı bir sanatçının zihnindeki aktif imgelemle aynılaşıyor demektir.Geçmiş ve geleceğin birlikte bulunduğu bilinç anı deposu,bir sanatçının iki zaman arasında bir köprü kurarak ya da ikisini harmanlayarak yeni bir bilinç kayıt sistemi yaratması kaçınılmazdır.İlk örnekler ortak bir bilinçten geliyormuşcasına gözükseler de Gülçin Anıl’da olduğu gibi kişisel deneyimlerin de işin içine katıldığı yeni örneklere dönüşebilir ve bu da estetik yorumda işlenen ritm,volum,planlar sayesinde görünüşe çıkar.Ve GülçinAnıl estettiği dünyasal,kişisel,uzamsal,zaman ötesi ilkörneklerin biraraya geldiği,gercek şekillendiricinin araya girerek Ars Regia/ soylu sanatın dile geldiği aktif imgelem frekansında yer alır.
Gülseli İnal